18 Mayıs 2010 Salı

Serdar Özkan ve Mehmet Batdal

Serdar Özkan
Güne Galatasaray'ın Serdar Özkan transferiyle uyandım. Bu kadar kötü bir güne uyanacağımı bilseydim dün gece hiç ama hiç uyumazdım. Ayrıca yeni başladığım blogculuk işinin hemen 2. yazısına bu konuyu kondurmak istemezdim ama... Hayrettin'in de dediği gibi "KISFMET!"

Bu blogda Türk futbolu hakkında zaman zaman yapacağım eleştirilerin aynasıdır Serdar Özkan. İnanılmaz bir yeteneğin yanında olmayan bir mental zeka, olmayan bir alt yapı, olmayan bir duygusal zeka, olmayan bir vs.

Öncelikle artılarından başlayalım da hakkı yenmesin bu adamın: Bu adam bileklerine oldukça hakimdir, çok iyi top sürer, üst düzey bir tekniğe sahiptir, gayet hızlı bir adamdır, pek güçlü olmasa da dengelidir ve ayakta kalabilir.

Peki mental yokluğun dışında nedir bu adamın eksikleri? Bir kere defans ve ofansı aynı anda yapamaz, defansı az da olsa yapamaz, yapacak olursa nefesi tükenir bu sefer ofansı yapamaz. Son vuruşları zayıftır ancak ben bu eksikliğini Galatasaray'da kapatabileceğine inanıyorum. Sıradan bir kanat oyuncusuna göre güçlü ve yapılı değildir.(en azından Keita kadar, Uğur Boral kadar, Burak Yılmaz kadar.)

Buraya kadarki karşılaştırmalardan "mental eksikliklikler" kriterini çıkarırsak, bu adamın isminin geçtiği her yere (birazcık zorlama-esnemeyle) Arjen Robben'in de adını koyabiliriz.

Ancak mental kıyaslamaya gelince, Serdar Özkan duygusal halkımızın bütün özelliklerini içinde barındırır. Kaybederken kaybeder, gaza gelince o da gaza gelir. Sinirlenince hakeme itiraz eder, tribüne bağırıp çağırır, düdükten sonra topa vurur. Pas vermesi gereken yerde gaza gelip şut çeker, şut çekmesi gereken yerde oyunu durdurup pas verir. Oyunda durması gereken yeri bilmez, hareketlenmesi gereken yeri hiç ama hiç bilmez. Kafayı kaldırıp oyunu okumak deyimi bunun kulağında hiç bir zaman yer etmemiştir.

Galatasaray'ın neden bu transferi yaptığını hiç anlayamayacağım. Elde yine bu adamla aynı adı taşıyan işlenmemiş bir yetenek varken neden işlenemeyecek olan alındı, ben bunu anlayamayacağım. Evet, Serdar Eyilik'ten bahsediyorum: en az Serdar Özkan kadar güçsüz, en az onun kadar teknik, belki daha yavaş ama daha akıllı, en önemlisi de daha GENÇ!

Strateji olarak böyle bir adamı alacağına elinde olan mücevheri işlemek eminim daha güzel olurdu. Theo Walcott geliyor aklıma. 16'sında cılız, ufak tefek, yetenekli bir çocuktu Arsenal'e transfer olduğunda. Şimdi ise tam bir azman, atlet. Walcott'un yediği şeyden bizim Serdar'a da yedirin. Rijkaard var Neeskens var Tugay var; verin bu çocuğa gerekli altyapıyı! Çok değil, bir sene sürmüştü Walcott'un bu hale gelmesi, Türk futbolu kendi evladını beklerdi.

Mehmet Batdal
Bu adam da sürekli genç yetenek diye addedilse de kendisi 86 doğumludur(Serdar Özkan bile 87 doğumludur.) Bu yaşa kadar 2. ligde kalan bir futbolcu en iyi ihtimalle bir Hasan Kabze olur diye öngörüyorum.

İkinci ligi çok fazla takip etmediğim için bu adam hakkında çok fazla konuşacak değilim. Galatasaray-Bucaspor maçında izlemiştim. Stili İbrahimoviç'i andırsa da kaçırdığı penaltı ve pozisyonlar bende bir "overrated" izlenimi uyandırmıştı. Bileklerine hakim gibi durmakta ancak hızlı bir futbolcu kesinlikle değil. Uzun boyludur ve dalyan gibi bir fiziği vardır. bu noktada söyleceğim: Her boyu 1.90'ın üzerindeki topçuyu da bağrımıza basacaksak transferleri gidip basketbol u-21 takımından yapalım diyerek yeniçeri "istemezük"cülüğü yapmaktır.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Öncelikle hoşbulduk

Neden buradayım?
Bu aleme girişim, gördüğüm bir boşluğu kapatmak ihtiyacı üzerine doğdu. Baktım, gördüm herkes futbolun güzel tarafına odaklanmış, işin pis taraflarıyla uğraşanları küçümser hale gelmiş, piyasa yeni bir nefes arayışında... "E benim de bu gençlere verecek bir cevabım olmalı" dedim.


Benim cevabım nedir?
Hem güzel görünüp hem de pis işleri yapabilmekti benim cevabım. Peki ya pis olan nedir? Pis olan Hıncal Uluç gibi eleştirmektir, Rijkaard'ı 3-5 gol atan takımın başındayken eleştirmektir, Lucescu'yu aslında Türkler'in bir daha göremeyeceği bir düzende top oynatırken itin kıçına sokmaktır. Bunu diğer ikinci sınıf spor yorumcuları da yaparken Hıncal'ın onlardan farkı eleştirilerini kendince temellendirmesidir. Ancak Hıncal'ın da eksik kaldığı nokta güzelcilere hitap edememesidir.

Sürekli küçümsediğimiz alt sınıfa ait olarak gördüğümüz(ki ben buna katılıyorum) Ziya Şengül gibi, Gökmen Özdenak gibi, Serhat Ulueren gibi, Bilgin Gökberk gibi adamların yaptığı "eleştiri" olayını Hıncal'ın yaptığı gibi kendimce temellendirerek ancak yine Hıncal'ın yapamadığı gibi güzelcilere hitab ederek yapmaya çalışacağım.

Özetle benim olayım ise pis tarafın söylemek istediklerini güzel tarafın dinlemek istediği gibi yorumlayarak birşeyler yazmak.

Peki neler neleri konu alacağım?
En büyük kaynağım, kesinlikle Türk futbolundaki sorunlar olacak. Eleştirirken burdaki sorunlara belirli yönlerden eğilerek balacağım. Genel olarak Avrupa, Amerika insanıyla bizi karşılaştırırken futbolumuza bu farklılıkların nasıl sorun olarak yansıdığından bahsedeceğim.

Sonuç
"Güzel futbol"cular, batının güzel futbolunu neden bir türlü yakalayamadığımızı bir de burdan takip etmelisiniz.

Şimdilik sağlıcakla kalın.